Zamanda Yolculuk Mümkün Mü?

Spiritüel yolculukta bilinç neden önemlidir? Yani bilinç olmadan spiritüel yolculuk olamaz mı?

Spiritüel yolculuğa bir tür ruhsal yolculuk da diyebiliriz. Evrensel bilince göre düşünürsek; özne ve nesne ilişkisinde, özneye ait olan bilginin evrene ait olanla etkileşime geçmesi ve gelişerek açığa çıkması gereken süreç olarak değerlendirebiliriz. Bu sürecin bütünü bir yolculuktur. Gerek madde, gerekse mana bir araya geldiklerinde başka bir anlama bürünürler. İçinde maddenin de mananın da olduğu başka bir kavrayış bilincine taşınırlar. Dolayısıyla bilinç olmadan spiritüel yolculuk sağlıklı ilerleyemez. Çünkü ruhsal olan ne kadar güçlü olursa olsun, bunu bilince taşıyamazsak pek kıymeti olmaz. Onu değerli ve farkındalıklı kılan, bilince taşınabilmesidir.

Bilinç ve şuur aynı şey mi?

Bilinç; bizim dünyasal kodlarımıza ait, edindiğimiz tüm bilgilerin toplandığı büyük bir şifreler deposudur. DNA üzerinden milyonlarca yılda oluşan evrimsel kodlarımızdır. İçinde vücut fonksiyonlarımızı yerine getiren ve bizim devamlılığımızı sağlayan kodlar olmakla birlikte, duygularımızın ve düşüncelerimizin, deneyimlerimizin ve bilgilerimizin kodları da mevcuttur. Örneğin arketipler olarak adlandırılan atalarımıza ait kodlarımızın karakterimiz üzerinde önemli bir etkisi bulunmaktadır. Şuur ise bilince ruh veren ayrı bir unsurdur. Dolayısıyla bilinç ve şuur aynı şey değildir.

Ruh mu bedeni yönetir, beden mi ruhu?

İşin doğasında ruhun bedene hâkim olması ve yönetmesi gerekir. Ancak dünyadaki maddesel yoğunluk ruhsal yönü arka plana atabilmektedir. Hatta onu yok sayarak varlığını sadece maddi beden üzerinden açıklamak isteyebilmektedir. Genellikle bunlar, içgüdülerine bağlı olan insanlardır. Eğer yaşam sizin için yalnızca maddi varlığınızı sürdürmek ise kesinlikle maddi beden sizi yönetiyordur. Varlığınızın anlamını edindiğiniz mal mülkle ifade ediyorsanız bütün ediniminiz madde üzerinedir. O zaman onu kaybettiğiniz an sizin için her şey sona erecektir. Mesele; bir gün onları kaybettiğinizde, size neyin geriye kaldığı sorusuna verebilecek cevaplarınızın olmasıdır. Belki de en büyük en kalıcı yeteneğiniz; aklınız, bilginiz ve bunu işletme becerisiyle elde edeceğiniz marifetinizdir. İşte bu, ruhun bedeni yönetmesinin sonucunda varabilecek bir yoldur. “Akıl ve sezgi” tandanslı düşünen insanlar veya “düşünmeyi düşünen” insanlarda ruhun bedeni yönetmesi daha kolay kendini belli etmektedir. Şayet, elinizdeki madde bir amaç değil de bir araç olarak size hizmet ediyorsa, düşünüyor ve varlığınızın anlamını sorguluyorsanız, sınırlar koymuyorsanız gerçek bir yolcusunuzdur. Bunun spiritüel yolculukla olan bağlantısına gelince:

Bu konuda bir Zen Ustası der ki, “Yolcu, sadece gidebilmek için gidene denir.”  Maddesel dünya bilinci ile evrensel bilinci anlamak mümkün. Bunu yapabilmek hem çok kolay hem de çok zordur. Mesela bazı kelimeler çeşitli anlamlara bürünerek hayatımızın içinde yer alırlar. Ölüm, yaşam, sevgi, nefret, iyi, kötü vb. gibi. Bu kelimelere yüklenen anlamlardan yola çıkarak sorgulayabilirsek aslında hiç de söylendikleri gibi olmadığını görürüz. Yani sevgi insan için gösterildiği gibi çok da önemli değildir. Kötü, gösterildiği gibi çok da kötü değildir. Çünkü hayat bize en büyük dersleri kötü üzerinden gösterir ve biz bu tür öğrenimleri hiçbir zaman unutmayız. Verdiğim bu örneklerin ruh mu bedeni, beden mi ruhu yönetir sorunuzla bir alakası olmadığı düşünülebilir. Oysa bu beden ve ruh ile çok ilişkilidir. Çünkü kelimeler de maddeseldir. Onu süzgeçten geçiren, enine ve boyuna düşünerek boyut katan zihindir. Ve zihin ruha aittir. Dolayısıyla zihin, “evrensel zihinle” irtibattadır. Bir başka değişle Yaratıcı, ruhla irtibattadır.

Zamanda yolculuk mümkün mü?

Eğer zihnin önemi kavranabilmişse, beş duyu ve öteki duyu merkezlerimiz işletilerek açık kapılar haline getirilmişse, zamanda yolculuk yapmak mümkün. Bunun için yapmanız gereken şey zihinsel disipline ulaşmaktır. Bu disiplin zamanınızı ve yıllarınızı alabilir. Eğer yılmadan yola devam ederseniz mutlaka zamanda yolculuğun ne olduğu bilinecektir.

Spiritüel yolculuk bir tür aydınlanma ise, insan bu aydınlanmanın ışığında evrenin dilini okuyabilir mi?

Sürekli yeni şeyler öğrenen bilinç, bildikleriyle bilmediklerinin cevaplarını bulabilir.  Öğrendiğimiz her bilgi zihnimizde karanlık bölgelerin aydınlanarak görünür hale gelmesi demektir. Zihninizi karanlıkta bir ev olarak düşünün, her odanızın ışığını yaktığınızda ortalık aydınlanır. Bütün odalarınızın ışığını yaktığınızda da eviniz aydınlanır. Zihnimizi de böyle düşünebiliriz. Evrenin dilini okuyabilmemiz için kendimizde var olanı kullanmalıyız. Bunları kapıyı açabilecek anahtarlar olarak düşünebiliriz. Diğer bir değişle şifreler de diyebiliriz. Bizde olanı keşfettikçe onda olanı keşfedebiliriz! Bizde olanla onda olanı okuyabiliriz. Tıpkı Hacı Bektaş Veli’nin  “Her ne ararsan kendinde ara.” ifadesindeki gibi. Bazen hiçbir şey yapmadan zihni delta frekansına uyarlayarak evrenden bize akışı sağlayabiliriz.  Ve bu bilgiler, posta kutunuza düşen mailler gibidir. Eğer dili biliyorsanız ve posta kutusuna girebiliyorsanız mutlaka okuyabileceksinizdir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir