İnsan nasıl yaratıldı?
İlk insan Âdem’miydi?
İnsan maymundan evirildiyse neden diğer maymunlar evirilmedi?
“Ve Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.” Tevrat’ta geçen bu ifade ne anlama geliyor?
Günümüz insanı Homo Sapiens, Tanrılar ve Hominitler’in bir melezlenmesi mi?
Ve Tanrılar yarattıkları dünya kızlarını beğenip onlardan kendilerine eşler seçtiler mi?
Eğer insanın yaradılış meselesini doğru anlamak istiyorsak pek çok kaynak bilgiden faydalanmamız gerek. Yalnızca bilimsel makaleler yetmez. Mitoloji, yazılmış destanlar, semboller, dini metinler ile anlamak yeterli olmaz. Disiplinler arası, bütünleşik bir bilgiyle bakarak daha sağlıklı değerlendirmeyle gerçeğe yaklaşabiliriz. Çünkü bu mevzuyu sadece edebi anlatımlarla veya inançla anlamamız yeterli değil. Yaradılışımızı, bu gezegende ne kadar zamandan beri var olduğumuzu anlamak için, antropolojiye, ontolojiye, genetik bilime, sosyolojik gelişime, tarihe, dinlere, mitolojiye, sembollere, inançlara, yazılanlara bakmak durumundayız. Ve ayrıca doğanın bilgeliğine başvurmak zorundayız. Çünkü her ne olursa olsun mutlak olan bir şey var ki o da tüm alemleri var edenin bir parçası olduğumuz gerçeğidir.
İnsan düşünen ve sorgulayan bir canlı olarak varlığının kaynağını, “somut ve soyut” anlamda neden ve nasıl meydana geldiğini hem görünür olan bu âlemde hem de mâna âleminde aramakta ve arayacaktır…
Bir çocuk bile varlığının kaynağını anlamak için annesine ve babasına, kendisinin, nasıl doğduğunu sorar. Anne ve babalar bu soruya eskiden “leylekler getirdi seni” diye cevap verirlerdi. Artık günümüz ebeveynleri daha makul cevaplar verebilmektedir.
Tabii insan sadece kendi yaradılış öyküsünü anlamakla da tatmin olmuyor, aynı zamanda içinde var olduğu kâinatın yaradılışını da anlamak istiyor.
YARADILIŞ MESELESİNE ARTIK DAHA BÜYÜK BİR PENCEREDEN BAKABİLİYORUZ
Tarihin bir döneminde yaratılışa dair açık olan bilgi “dinleri yorumlayanlar ve dini hegemonyayı elinde tutanlar ve bunu bir güç unsuru olarak kullananlar” tarafından maniple edildi. Fakat artık halktan gizlenen bu bilgilerin her yerde açık açık paylaşıldığını görüyoruz. Artık bu dijital çağda bilgiye ulaşmak çok kolay. Dolayısıyla resmi tarihin bize sunduklarının ötesine geçtik. Önceden böyle bir şansımız yoktu. Mesela Sümer tabletlerine çok rahat ulaşabiliyoruz. Tabi insan şu soruyu sormak ihtiyacı duyuyor; bu kadar kapılı bilgiler nasıl oldu da açığa çıkmaya başladı? Bana göre; Tanrılar bu atmosferik koşullarda belli frekansları kullanabilecekleri cihazları yapmayı başardılar. O nedenle artık dinlere ihtiyaç duymuyorlar. Tanrıların insanları kontrol edecekleri yeni sistemleri var. Bu yeni sistem, adı tekno dinler dediğimiz teknolojik güç. İnsanlar ilk çağlarda doğa inancıyla yaşadılar sonra, tanrılar inancı, sonra dinlerle yönetildiler ve şimdi ise tekno dinler ile yönetilmektedirler.
Peki yeryüzünde ilk insan nasıl var oldu? Yoksa zaten onu var eden başka bir kudret var mıydı? Var olan bir canlı üzerinden genetik bir işlem yapıldı mı? Dinler neden insanın varlığını Âdem ve Havva ile başlatır? Âdem ile Adem arasındaki bir inceltme farkı anlamı değiştirir mi?
Şimdi dilerseniz önce bilim bu konuya nasıl yaklaşıyor, ulaştığı bilgiler nedir ona bakalım.
Bilimsel araştırmalar insanın yeryüzündeki varlığını günümüzden 6-7 milyon yıl önceye götürür.
Geçmişten günümüze kademeli ve sistematik evrimsel gelişim şöyle sıralanmaktadır;
-5 milyon yıl önce Hominit
-2,5 ve 1,5 milon yıl önce Homo Habilis,
-2 milyon ve 400 bin yıl önce Homo Erektus,
-350 bin yıl ve 30 bin yıl önce Homo Neanderthalensis,
-250 bin yıl ve 200 bin yıl önce Homo Sapiens, görmekteyiz.
Hominit; insansı maymun anlamına gelir. Şempanze, Orangutan,Goril, Bonobo ve insanımsılar bu Hominit Familyasına mensuptur.
Homo Habilis; Yetenekli insan anlamına gelir.
Homo Erectus; Latince dik insan anlamına gelir
Homo Neanderthalensis; Neandertal, ilk kez Almanyanın Düseldorf vadisinde neandertal kemiklerine rastlandığı için adını bu vadiden alır.
Gelelim günümüz insanı Homo Sapiens’e. Öncelikle “Sapiens” ne anlama gelir? Neden bu ismi vermişler?
Sapies kelimesi latince “sapare” fiilinden gelir. Anlamı bilge olmak, bilmeye cesaret etmek.
Homo sapiens; Bilge insan veya zeki insan anlamına gelir.
Görüldüğü gibi, insanın yeryüzündeki ilk yapısı dört ayak üzerinde Hominit ailesinden gelmekte olup şempanzelere çok benzemektedir. Ve insanının genomu şempanzelerle %98,77 oranında aynıdır. Bu iki türün soy hatları ise; 6 milyon yıl önce ayrılmıştır. Bugün kan grubumuzdaki RH tanımı ismini Rhesus maymunundan alır. Bu da bizim aynı kökten geldiğimizin kanıtı niteliğindedir.
İnsan Nasıl Yaratıldı? İnsan maymundan mı yaratıldı? Neden Yaratıldı?
Bence en kritik soru şudur; Günümüz insanı acaba Dünya dışı varlıklarla dünyadaki maymun atalarımızın melezlenmeleri sonucu mu oluştu?
Tevrat’ta geçen “Ve Tanrılar yeryüzü kızlarını beğendiler ve onlardan eşler seçtiler.” ifadeleri bize ne anlatıyor?
Darvin 19.yy da evrim teorisini açıklarken insanın atasının maymundan geldiğini söylemişti. Bu arada Darvin teolojiyle de yakından ilgileniyordu. Bu açıklama çok büyük bir yankı uyandırdı, bazı kurumları rahatsız etti. İnanç şartlanmasını salladı. Ve zaman ilerledikçe maymunlar hiç insanlaşmayınca şu karşı argüman ortaya çıkardı; Eğer insanın atası maymun ise ve insanlar maymundan evrimleşerek geliştiyse bugün hala maymunlar neden insan olamadılar? İşte tamda bu sorunun cevabı aranmalı ve bu düğüm çözülmelidir. (Metnin ilerleyen bölümünde bu soru cevaplanacaktır.) Ancak maymundan ayrılan bu insan türü daha da geliştirildi. Geliştirilmiş versiyonları ortaya çıktı ve bugünkü insanı doğurdu.
Mayaların ünlü destanı olan Popolvuh metinlerinde insanın maymundan mutasyona uğratıldığı bilgisine ulaşmaktayız.
Destanlarda; Mahabbarata, Kalevela, Ramayana, Enuma Eliş gibi destanlar yaradılışı anlatan destanlardır. Burada hem evrenin var edilişi hem de tanrıların yeryüzündeki insanımsı canlılarla olan ilişkileri hakkında bilgi verir.
Örneğin, ilk insanın tasviri Sümer tabletlerinde ve bir Sümer destanı olan Enuma Eliş’te şöyle anlatılır; (Bu arada Enuma Eliş; Gökyüzünde iken anlamına gelir. Bu da destanın içeriğinin Nibiru’dan gelenlerin anlattıklarını işaret eden niteliktedir.) “İnsanoğlu yaratıldığında, ekmek yemeyi bilmiyorlardı. Giysiler giymeyi bilmiyorlardı. Bitkileri koyunlar gibi ağızlarıyla yer, suyu bir çukurdan içerlerdi. Tüm bedeni kıllarla kaplıydı, kafasındaki saçlar bir kadınınki gibi uzundu. Ne halkı ne diyarı bilirdi. Yeşil otlaklardanmış gibi giyinirdi, ceylanlarla birlikte otlar, su çukurlarında vahşi hayvanlarla itişip kakışırdı. Sudaki kıpır kıpır yaratıklarla kalbi neşe dolardı.”
İLK UYGARLIK OLARAK KABUL EDİLEN SÜMERLER İNSANIN YARATILIŞİ İLE İLGİLİ NE ANLATIYORLAR?
Sümerlere göre yeryüzünde her ne olmuşsa bunu tanrılar yapmışlardır. Sümer halkı; öğrendikleri ilim, yaşamsal bilgiler, üretim şekilleri, şehirler, mimari, büyük tapınaklar tanrıların tasarımları sonucunda ortaya çıkarıldığını anlatırlar.
Peki kim bu tanrılar? Nereden gelmişler? Neden gelmişler? Ve Neden bu gezegene yerleşmişlerdi? Bu gezegendeki insanlara genetik bir müdahaleleri onlar mı yaptı? Acaba günümüz insanı olan Homo sapiens dünya dışı varlıkların maymun atalarımız ile melezlenmelerinin bir sonucu mu? Acaba bizler Sümerlerin Tanrıları olan Anunnakiler soyundan melezlenmiş canlılar olabilir miyiz? Bazı kutsal metinlerde bizlerle akit yapan, kendilerine itaat etmemizi isteyen tanrılar Anunnakiler olabilir mi?
Yine Sümerler’e göre; ölümlülerin gözüne görünmeyen, çok iyi düzenlenmiş planlara ve evvelce yazılmış kanunlara göre evreni yöneten ve kontrol eden bir grup gökten gelmiş canlı varlıklardan oluşan bir “Tanrılar Âlemi’nin” varlığını kabul etmişlerdi. Bu insanlaşmış fakat insanüstü varlıklara; evrenin belirli bir bölümü, önceden konulmuş kaide ve kurallara göre idare edilmek üzere bırakılmıştı. Her biri ayrı ayrı gök, yer, hava, su, rüzgâr, dağlar, tarlalar şehirlerden sorumlu idi ve oraları kontrol ediyordu. Hepsinin başında da onları yöneten tek bir görünmez tanrı vardı.
Peki bu tanrıların dünyaya gelme amaçları insanı yaratmak için miydi?
Bu tanrılar Nibiru denen bir gezegenden dünyaya kendileri için gerekli olan altın madeni için gelmişlerdi. Ve bu işleri yapmakta çok yoruldukları için bir proje geliştirmek isterler. Ve kendilerine benzer bir canlı yaratmak ve ağır işleri onların yapmasına karar verirler. (Bu projeyi şöyle benzetimle anlatabiliriz. İnsanların yerine iş yapan programlanmış robotlar gibi.) Tanrılar meclisinde insanı yaratma metni hem Tevrat’ta hem de Kur-an’da geçer. Ama biz Tevrat ve kuranda geçen bu bölümlere geçmeden önce Sümer metinlerine göre inceleyelim. Zaten Kur-an’a ve Tevrat’a da Sümer ve önceki medeniyetlerden geçmiştir.
Tanrılar arasında kararlaştırılan insanı yaratma fikri kabul edilir ve bu işi yapması için Baş Tanrı Anu’nun kızı Ninhursag seçilir. (Lakabı; kaburganın hanımı, başhemşire, Hathor, Koca İnek) Ona şöyle söylenir;
“Sen ana rahimsin,
İnsanoğlunu yaratabilecek olan
Yarat öyleyse, Lulu, o taksın boyunduruğu”
Ninhursag görevi kabul eder; saflaştırılma ve Abzu’nun kili için kullanılacak bazı kimyasallar dahil gerekli olan birçok şeyi sıralar. Kardeşi Enki, Ninhursag’a yardımcı olur, onun için ne gerekiyorsa hazırlar.
“Saflaştırıcı bir banyo hazırlayacağım
Bir Tanrı kanını akıtsın,
Onun etinden ve kanından
Ninti (Ninhursag) kili karıştırsın”
Burada “Ninti” isminin anlamına baktığımızda; Sümerce “Tİ” yaşam anlamına gelir. “Ninti” yaşam veren hanım şeklinde ifade edilir.
“Kil” hangi anlamda kullanılmış olabilir? “Kil” bir metafor olarak kullanılmış. Saflaştırıcı banyo steril bir düzeneği, bir ortamı işaret ediyor. Karıştırılan karışım, bir yapay dölleme sistemidir. Bu aşamadan sonra laboratuvar ortamında döllenen yumurtanı bir kadının rahmine bırakılması gerekiyor. Yani bir taşıyıcı anneye ihtiyaç duyulmakta. Peki bu taşıyıcı anne görevini kim üstlenecek? Buna en uygun kişi Enki’nin karısı Ninki seçiliyor.Sun’î döllenme yolu ile oluşturulacak insanı taşıyıcı anne de tayin edilmiştir.
O bölüm şöyle devam eder;
Ninki, Tanrıça- eşim,
Doğuran o olacak,
Yedi doğum tanrıçası
Yanında, yardımcı olacak.
Bu bölümde bir suni döllenme yönteminin tasvir edildiğini görüyoruz.
Ninti aylar sayar
Belirlenen 10.ayda çağırdılar.
…. İle rahmi açtı;
Yüzü neşeyle parladı.
Başı örtülüydü;
…bir açıklık yaptı; rahimde olan fırladı
Coşkuya kapılan Ana Tanrıça (Ninhursag) çığlık attı;
Yarattım onu ellerimle yarattım!
Ayrıca insanın yaradılışı ile ilgili başka bir tablette şunlar yazar:
Kil içinde, Tanrı ve insan bağlanacak
Bir araya getirilmiş bir birlik içinde;
Öyle ki son günlere kadar
Bir Tanrı’da olgunlaşan (Taşıyıcı olan Ninti kastediliyor)
Et ve Can
O can bir kan bağında bağlanacak
Onun işaretini yaşam ilan edecek,
Ki unutulmasın…
KUR-AN’I KERİMDE İNSANIN YARADILIŞINI İŞARET EDEN AYETLER
Sümer’de Adapa; Tevrat’ta ve Kuran’da Âdem olarak geçer. Âdem; adam, insan, insanoğlu anlamına gelir. Dinlere göre Âdem; yaratılmış ilk insan, insanoğlunun atası anlamındadır. Üstünde inceltme olmayan Adem: Hiçlik yokluk anlamına gelir. “A” harfinin üzerinde bir şapka evrensel yasalarla dünyasal olanı ayırt etmemiz için önemli bir işaret niteliğindedir. Eğer bir canlı birdenbire meydana gelemeyecekse ve Âdem’ de yaratılmışsa bu yaratı olsa olsa var olan üzerinden yapılacak bir mutasyonla oluşturulmuştur.
Yaratmak iki şekilde açıklanabilir. Birincisi; bizim dışımızda ilahi bir düzene ait yaratma, İkincisi; yaratılmış olanın hayal gücüyle ortaya çıkardığı şey.
İnsan bir yanıyla ruha aittir. Ve o zaman bize göre o hiçlik ve yokluk olarak tarif edilmelidir. Bana göre insan; İlahi bir düzenle onu taklit eden cismani sistem arasında ki oluşumun toplamıdır. Yani insan maddi boyutta gelişim gösterirken ilahi bir düzenle birlikte gelişmektedir.
Din kitaplarında geçen “biz bildirdik”, “biz onları uyardık”, “biz onları helak ettik.” gibi söylemler kime veya kimlere aittir? Bunlar, insana genetik müdahale eden “Tanrılar Meclisi” üyelerinden bazılarıdır.
Kuranda insanın yaratılışına dair birkaç örnek verecek olursak bunlar; “Alak Suresi, Araf Suresi, insan Suresi.
Kur-an’ın ilk indirilen suresi “Alak Suresi”dir. 19 ayetten oluşur. Alak kelimesi; kan pıhtısı anlamına gelir. Ve bu sure insanın nasıl yaratıldığından bahseder. Peki neden bu sure indirilen ilk suredir? Acaba burada Tanrılar insanı nasıl yarattıklarını kendi müdahaleleri sürecini mi vurgulamak istiyorlardı?
Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alekadan yarattı. (Alak Suresi 1-2)
Aleka; 1. Anlamı: kan pıhtısı 2. Anlamı: yapışkan, balçık, çamur
Ayrıca bu surede insanın yaratılması ve insanın yaratıcısına uygun davranmazsa, asilik yaparsa cezalandırılacağını belirtir. Yani insanı yaratma iradesi ve yarattığı ile bir sözleşmesi söz konusu.
Araf Suresi 179; “Yemin olsun ki, biz cehennem için cinlerden ve insanlardan birçok kişiye vücut verdik, birçoğunu döllendirip yaydık.”
İşte Araf Suresi’nde insanı nasıl yarattıklarını apaçık yazmaktadır; “Döllendirip yaymak.”
“Ben cinleri ve insanları bana ibadet etmeleri benim için iş yapıp değer üretmeleri dışında bir şey için yaratmadım.” (Zâriyet/56)
Bu ayet Sümer Tanrıları’nın dünyadaki altın madenlerini toplarken yorulup bu işleri yapabilecek insanı yaratmalarını işaret eder.
Tevrat’ta Yaradılış bölümün insanın yaradılışı şöyle anlatılır;
“Tanrı; Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım.” dedi. Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenler, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”
“Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrının suretinde yaratılmış oldu. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsayarak verimli olun çoğalın dedi. Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın. Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara yeryüzündeki yaşayan bütün canlılara egemen olun.”
Tevrat’ın yaratılış bölümünde önce yerin göğün, ışığın, karanlığın ve türlerin oluşundan bahseder. Daha sonra da bütün bunlara hâkim olması için insanı yaratmaya karar verdiğini görüyoruz.
İnsan önce soruları kendine sormalı ve cevaplarından da önce kendisi ikna olmalı. Soru şu; Eğer Tanrılar insanı yarattıysa peki dünyanın çeşitli bölgelerinde mağara duvarlarına yazı yazan Homo Erectus, Homo Habilis ve Neandertal türü insanların varlığını nasıl açıklayacağız? Bu gerçekliği nereye koyacağız? Cevap şu; Tanrılar insanları kademeli olarak yarattı, bir bölümünü kontrol altında tuttular bir kısmını ise serbest olarak doğaya bıraktılar. Doğaya bırakılan insanlar gelişimlerini, yaşamlarını sürdürürken tamamen doğayı referans aldılar. Doğa merkezli inanç bu şekilde gelişti. Rehberleri doğaydı. Kontrol altında olan insanlar ise kendileriyle sözleşme yapan ve tanrılara bağlı itaatkâr oldular.
Cennet ve Yasak meyve miti bir tür üreme kabiliyetinin verilmesi anlamına gelir mi?
Tanrılar insanı ilk yaptığında onları eşeysiz yarattılar. Erkek olarak yarattılar. Çünkü erkeğin adale gücüne ihtiyaçları vardı. Ağır işlerde, madenlerde, tapınak inşalarında bu güç önemliydi. Fakat yapay üretim maliyeti çok olduğu için doğal döllenme yolunu denemeleri gerekiyordu. Havva’nın yaratılmasının sebebi ademin programına uygun gelişmiş bir dişi yaratmaları gerekiyordu. Fakat tanrıların bir kısmı bu şekilde bir üremeyi onaylamıyorlardı. Eğer üreme kabiliyeti kendilerine verilirse tamamen kendilerine yani tanrılara benzeyeceklerini ve insan ile tanrı ayrımını imkansızlaşacağını söylüyorlardı. Yasak elma miti bu sürecin bir kanıtıdır.
Tanrı tarafından Havva’ya; senin arzun kocana bağlı kalacak, seni yöneten o olacak. Senin cefanı kat kat arttıracağım, gebelik zahmetini ve çocuklarını üzülerek doğuracaksın. Adem’e ise; Yaşamın diğer günlerinde yiyeceğini zahmetle elde edeceksin, diye emreder.
Bu arada Adem’le Havva’nın yaratılarak konulduğu cennet denilen yer Basra Körfesi, Irak’ın güneyinde eski Sümer şehirlerinin olduğu bölge olarak işaret edebiliriz. İki nehrin aktığı yer Kişh, Nippur, Lagash, Uruk, Ur, Eridu’nun olduğu bölge. İlk insan Abzu’da ortaya çıktı, oradan Aden’e götürüldü. Aden’den Srilankaya sürüldü. Abzu; Güney Afrika ile Orta Afrika arası bir yerdedir.
Dünya’nın nüfusu M.Ö 40 bin yıl önce 4 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor.
İnsan bir yanıyla doğanın bir parçası diğer taraftan da bu doğayı taklit etmeyi başaran zeki varlıkların genetik müdahaleleriyle yaptıkları insan modelidir.
Tanrı kavramı üzerinden yapılan manipülasyonu anladığımızda uykudan uyanacağız. Çünkü o tanrıların da üzerinde onları var eden “ilahi bir güç” var. Ve onlar bu ilahi güce inanıyorlar. Biz ise onlara inanıp tapınıyoruz.
Ve daha geniş bilgiyi CBN Yayıncılık’tan çıkan Kur-a’nı Kerim’in Apocrypha’sı ve İnsanlığın Apocrypha’sı kitaplarımdan okuyabilirsiniz..
Nimet Erenler Gülkökü
11 Ekim 2011
Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.