Kaderin Yazmanı “Düşünceler”

Düşünce: Duygu, sezgi, akıl ile yaşama şekil vererek geliştiren, daraltan ve bunların sonucunda da kelime üzerinden ifadeye dönüştürülen hâlidir. Öyleyse düşünceleri düşünmek, geliştirmek ve yön vermek; tanımak, anlamak ve ancak uygulamakla mümkün görünmektedir.

Kaderin Yazmanı “Düşünceler”
“Hayal ediniz, hayallerinizi düşününüz; düşündüğünüzü aynen ifade ediniz; ifadenizi aynen davranışa dönüştürünüz!”
-Bir Zen Ustası-

Düşünceler hayatımıza yön veren titreşimlerdir. İçinde pek çok oluşum; iyi, kötü, olumlu, olumsuz, güzel, çirkin vb. akla gelebilecek pek çok olguyu barındırır.

Düşünceler mi bizi, biz mi düşünceyi yönetiriz?

Düşünce; içinde bulunulan ruh hâlinin ve buna bağlı olarak bilinç düzeyinin iradeli ya da iradesiz olarak bir yansımasıdır.

Düşüncenin oluşumu; içsel, dışsal, sezgisel, duygusal, duyusal,  akılsal dayanaklıdır.  

Marifet ise; bütün bunların bütünsel ve harmonik olmasıyla, iradî yeteneğin sergilenerek dengeleyici unsurun korunabilmesindedir.

Evrensel plânda oluşan her ne varsa düşüncelerin bir yansımasıdır. Yaratıcı, düşüncesinde  “Ol!” dedi ve evren oldu ise “Ol!”; tezahür eden mükemmel bir düşünce ve işleyişin bizzat kendisidir. Yaratıcı bir düşüncenin ve hayalin tasarımlanmış yansımasıdır.

Düşünce: Duygu, sezgi, akıl ile yaşama şekil vererek geliştiren, daraltan ve bunların sonucunda da kelime üzerinden ifadeye dönüştürülen hâlidir. Öyleyse düşünceleri düşünmek, geliştirmek ve yön vermek; tanımak, anlamak ve ancak uygulamakla mümkün görünmektedir.

Bu şekilde düşünceler ister negatif ister pozitif yüklensin, dalga boyları üzerinden etkilemeye ve etkilenmeye açık görünmektedir.

Ta ki, düşünceleri bir kez daha düşünüp; akıl, bilgi, sezgi ve irade eşliğinde kontrol altına alındığında bu kez idrak devreye girecek, böylelikle ilk önce nötr ve daha sonra verimli bir düşünceye dönüşebilme fırsatı sağlanacaktır.

Aşağıda belirtilen bu başlıklar göz önünde bulundurulduğunda, acaba günlük hayatta ve rutinimizde ağırlıklı olarak hangi düşünme şekli bize hâkimdir?

Düşüncelerimizin kaynağı duyularımızdan mı, duygularımızdan mı, aklımızdan mı, ya da sezgilerimizden mi gelmektedir?

Bazen ortada tarif edebilecek hiçbir belirti yokken bir düşünce oluşuverir. Bu düşüncenin üzerimizde yarattığı duygu giderek, bizi kendisine doğru çekmeye başlar. Sonunda onu düşündüğümüzü fark ederiz. Eğer düşüncelerimiz yeterince akıl ve sezgi ile desteklenmemişse içgüdülere teslim olmuştur. Orada yaşam enerjisini barındıran libido katkısıyla güçlenerek devleşir. İşte başımıza gelen tüm olumsuz olayların nedeni de burada gizlidir/gizlenir. Çünkü bu durumda düşüncelerimiz duyularımız üzerinden “var olma-savunma-üreme” içgüdüsüyle hareket etmektedir. Bu merkez kısa vadeli çözümlerle meşgul olduğu için ya yakar yıkar, ya da o an için başı göğe erer! Yapacağını yapıp ayağı suya erdiğinde ise bu kez düşüncelerinde pişmanlıklar, keşkeler, acabalar, galibalar belirmeye başlar. Düşüncelerinde geliştirdiği bu negatif sorgulamayı akıl ve irade ile denetlemeyi bilmediği sürece aşırı bir enerji sarf eder ve bundan dolayı yorulur. Bu durumu giderebilmek adına bu kez de yine içgüdüleri kendini korumaya alarak pişmanlık ve benzerlerini içeren duyguyu ortadan kaldırabilmek için haklı olabileceği nedenleri arayıp bulmaya ve haklı gibi gösteren nedenlerin arkasına sığınmaya yönelik ikna edici düşünce üretecektir.

Söz konusu düşünceler bu hâliyle farklı iki noktada gibi görünse de aynı merkezde hareket hâlindedir. Yani içgüdülerdedir! Dolayısıyla düşüncelerde hiçbir gelişme olmamış, yalnızca bir değişim olmuştur.

Bize ait sandığımız düşünceler aslında pek çok şeyden etkilenerek şekillenir.
 
Bu bazen geçmiş, bazen gelecek, bazen de şimdi olabilir. Nedenler bazen bir sohbet, bir gelenek, bir şarkı sözü veya bir film de olabilir.

Bazen bir dış uyaran, kimi zaman da bir iç uyaran bu düşüncelere sebep olmaktadır!

Farkında olmadığımız düşünceler yaşamımıza şekil verirken nelere meydan verdiğimizse hiç fark edilmemektedir!

Oysa bir düşünceyi oluşturduğumuz an, o düşünce vibrasyonel olarak salınmıştır. Ve her ne düşündüysek mutlak gerçekleşmek üzere bizimle karşılaşacaktır.

Düşüncelerimiz gerçekliğimizdir.

Düşünmek,

Düşünmeyi düşünmek,

Düşünmeyi düşünmek için düşünmeye çalışmak,

Düşünmeyi düşünmek için düşünmeye dahi çalışmamak!

Yoga içe dönük bir derin düşünme yöntemidir. Sezgisel olarak varlıkların doğasını bilme yöntemidir. Bu anlamda düşüncelerimizin sezgisel olduğunu ayırt edebilmek zihinsel bir disiplinle mümkündür. Yaratıcı düşünceye ulaşmak da ancak bu disiplinle sonuç verecektir.

Bunun uygulanması belli bir süreç gerektirir. Nasıl ki, her hangi bir çalışmanın başarılı bir sonuca ulaşması belirli bir disiplin, birikim, gayret ve emekle mümkün oluyorsa; düşüncelerimizin düzenlenmesi ve disipline edilmesi için de aynı unsurlara ve sürece ihtiyaç duyulacaktır. Kuşkusuz hiçbir şey akşam yapıp sabah sonuç vermeyecektir. Fakat bugün yaptıklarımızın yarın yaşayacaklarımız olarak bizi beklemekte olduğu gerçeğini de unutmamak gerekmektedir.

Düşünceleri düzenlemek için istekli olmak iyi bir başlangıç olabilir, ancak bu istek sorumluluğu ve gerekenlerin uygulanması hâlini beraberinde taşımalıdır.

Yaşam bir yolculuktur. Düşünce ise bu yaşamın yazmanı!

Bir sonraki ayda yeni bir başlıkta buluşmak dileğiyle…

Nimet Erenler Gülkökü

Ekim 2013 – İndigo Dergisi Sayı 97